Mevlana Kimdir?
Hz.
Mevlâna Celaleddin-i Rûmi, 1207 yılında bugün Afganistan sınırları içerisinde
yer alan Horasan yöresinde, Belh şehrinde doğmuştur. Mevlâna'nın babası Belh
şehrinin ileri gelenlerinden olup sağlığında "Bilginlerin Sultanı" ünvanını
almış olan Hüseyin Hatibî oğlu Bahaeddin Veled'dir. Annesi ise Belh Emiri
Rükneddin'in kızı Mümine Hatun'dur. Sultânü'l-Ulemâ Bahaeddin Veled, bazı
siyasî olaylar ve yaklaşmakta olan Moğol istilası sebebiyle Belh'ten ayrılmak
zorunda kalmıştır. Bahaeddin Veled, 1212 veya 1213 yıllarında aile fertleri ve
yakın dostları ile birlikte Belh'ten ayrıldı; ilk durağı Nişâbur oldu. Nişâbur
şehrinde tanınmış alim Ferîdüddin Attar ile de karşılaştı.
Mevlâna,
burada küçük yaşına rağmen Ferîdüddin Attar'ın ilgisini çekmiş ve takdirlerini
kazanmıştır. Sultânü'l-Ulemâ, Nişâbur'dan Bağdat'a ve daha sonra Kûfe yolu ile
Kâbe'ye hareket etti. Hac görevini yerine getirdikten sonra dönüşte Şam'a
uğradı. Şam'dan sonra Malatya, Erzincan, Sivas, Kayseri, Niğde yolu ile Karaman’a
geldi. Karaman'da Subaşı Emir Musa'nın yaptırdıkları medreseye yerleşti.
1222
yılında Karaman'a gelen Sultânü'l-Ulemâ ve ailesi burada 7 yıl kaldı. Mevlâna,
1225 yılında Şerefeddin Lala'nın kızı Gevher Hatun ile Karaman'da evlendi. Bu
evlilikten Mevlâna'nın Sultan Veled ve Alâeddin Çelebi adında iki oğlu oldu.
***
Yıllar
sonra eşi Gevher Hatun'u kaybeden Mevlâna bir çocuklu dul olan Kerra Hatun ile
ikinci evliliğini yaptı. Mevlâna'nın bu evlilikten de Muzaffereddin ve Emir
Alim Çelebi adlı iki oğlu ve Melike Hatun adlı bir kızı dünyaya geldi.
Bu
yıllarda Anadolu'nun büyük bir kısmı Selçuklu Devleti’nin egemenliği altında
idi. Konya da bu devletin başşehri idi. Konya sanat eserleri ile donatılmış,
ilim adamları ve sanatkârlarla dolup taşmıştı. Devletin hükümdarı Alâeddin
Keykubad idi. Alâeddin Keykubad, Bahaeddin Veled'i Karaman'dan Konya'ya davet
etti ve Konya'ya yerleşmesini istedi. Bahaeddin Veled, sultanın davetini kabul
etti ve 3 Mayıs 1228 yılında ailesi ve dostları ile birlikte Konya’ya geldi. Sultan
Alâeddin onu muhteşem bir törenle karşıladı ve ona ikametgâh olarak Altunapa
(İplikçi) Medresesi'ni tahsis etti.
Bahaeddin
Veled, 12 Ocak 1231 yılında Konya'da vefat etti. Mezar yeri olarak Selçuklu
Sarayı'nın Gül Bahçesi seçildi. Günümüzde müze olarak kullanılan Mevlâna
Dergâhı'na yani bugünkü yerine defnedildi. Vefat edince öğrencileri ve
müridleri bu defa Mevlâna'nın çevresinde toplandılar. Mevlâna'yı babasının tek
varisi olarak gördüler. Gerçekten de Mevlâna büyük bir ilim ve din bilgini
olmuş, İplikçi Medresesi'nde vaazlar veriyordu. Medrese kendisini dinlemeye
gelenlerle dolup taşıyordu.
***
Mevlâna,
15 Kasım 1244 yılında Şems-i Tebrizî ile karşılaştı. Mevlâna, Şems'te
"mutlak kemâlin varlığını" cemalinde de "Allah nurlarını"
görmüştü. Ancak beraberlikleri uzun sürmedi. Şems aniden öldü. Mevlâna Şems'in
ölümünden sonra uzun yıllar inzivaya çekildi. Daha sonraki yıllarda Selâhaddin
Zerkubî ve Hüsameddin Çelebi, Şems-i Tebrizî'nin yerini doldurmaya çalıştılar.
Hayatını
"Hamdım, piştim, yandım" sözleri ile özetleyen Mevlâna, 17 Aralık
1273 pazar günü vefat etti. Mevlâna'nın cenaze namazını vasiyeti üzerine
Sadrettin Konevî kıldıracaktı. Ancak Sadreddin Konevî çok sevdiği Mevlâna'yı
kaybetmeye dayanamayıp cenazede bayıldı. Bunun üzerine Mevlâna'nın cenaze
namazını Kadı Siraceddin kıldırdı.
Mevlâna
ölüm gününü yeniden doğuş günü olarak kabul ediyordu. O öldüğü zaman sevdiğine,
yani Allah'ına kavuşacaktı. Onun için Mevlâna ölüm gününe “düğün günü” veya
“gelin gecesi” anlamına gelen "Şeb-i Arûs" diyordu ve dostlarına
ölümünün ardından ağlamamalarını vasiyet ediyordu ve şöyle diyordu:
“Ölümümüzden
sonra mezarımızı yerde aramayınız! Bizim mezarımız âriflerin
gönüllerindedir..."
Yorumlar
Yorum Gönder