Şeytan'ın Muaviye (r.a.)'yi Uyandırması



Muaviye (r.a.) evinde uyumaktaydı. Evinin kapısını arkadan kilitlemişti. Ansızın birisi onu uyandırdı. Muaviye (r.a.) gözünü açınca adam kayboldu. Kendi kendisine:
- Eve giren de kim acaba, diye düşündü.
Etrafı dolaşıp adamı aramaya başladı. Kapı ardında birisini gör­dü. Oracığa sinmiş, yüzünü de örtmüştü.
- Hey, sen kimsin, diye sordu Muaviye (r.a.)
- Açıkça söyleyeyim, dedi adam, iblis.                                     
- Beni niçin uyandırdın, doğruca söyle!
- Şimdi namaz vakti, dedi Şeytan, hemen mescide koşmak ge­rek. Resulullah ibadetlerin vaktinde yapılmasını emretti.
- Hayır, senin böyle hayırlı bir düşüncen olamaz. Hırsız evime giriyor da, "Bekçilik ediyorum" diyor. Ben o hırsıza nasıl inanayım?!

- Biz önceden melektik. Canla başla ibadete koyulmuştuk, ilk sanat gönülden çıkar mı?! İlk sevgi nasıl olur da unutulur?! Seferde yabancı birini görmekle vatan sevgisi kalbinden çıkar mı?! Allahu Teala'dan nice lütuflar görmüşüzdür. Birkaç gün oldu ki beni huzu­rundan kovdu. Kerem denizi bir itapta bulunsa bile kerem kapıları­nı kapalı bırakır mı?! Tutalım, Adem'e secde etmemem hasettendi. Ama o haset de dostluktan meydana geldi.
- Bunlar doğru, dedi Muaviye (r.a.), ama bunlarda senin payın eksik. Hem ateş olasın, hem de yakmayasın, buna imkan var mı?! Allah (c.c.) seni yakıcı bir hale getirmiş, bütün hırsızların üstadı et­miştir, işte lanet budur. Sen hile denizisin, halk bir damladan ibaret.
-  Ben gerçek ile sahte için mihengim. Allah (c.c.) beni halis ile sahteyi ayırmak için yarattı. Ben kalbin yüzünü ne zaman karartmı­şım? ! Kuyumcuyum ben, ona kendi değerini veririm. Önüne kemik­le otu koy, kemiğe gelirse köpektir, ota meylederse ceylan. Ben iyi­yi nasıl kötüleştirebilirim?! Güzeli çirkin yapabilir miyim?! Ben gü­zelle çirkine bir aynayım.                              
- Ey dolandırıcı, dedi Muaviye (r.a.), beni kandıramazsın, boşuna uğraşma. Dolandırıcı müşteri olmaz, müşteri gibi görünse bile bu, hileden, düzenden ibarettir. Ya Rab! Bu düşmanın elinden bizi kur­tar, onun bu sözü duman gibidir, elimi tut, yoksa kilimim elden gi­der. Bir delil getirmekle iblisle baş edemem. Çünkü o her yüce ve aşağılık kişinin fitnecisi, imtihancısıdır. Allah'ın isimleri öğrettiği Adem bile bu köpeğin yıldırım gibi koşusu karşısında yaya kaldı. Ey fitneci iblis, niçin beni uyandırdın, doğru söyle!                            
- Benim şerrimden Allah'a ne sığınıyorsun, aşağılık nefsinin şer­rinden sığın! Tilki gibi kuyruk peşinde koşup durmaktasın. Yeşillik­te bir kuyruk gördün mü bu tuzaktır, bunu niye bilmiyorsun? Bil­miyorsun, çünkü kuyruğa meylin seni şaşırttı, gözünü kör etti. Son­ra da herkes kendi işini bana isnat ediyor.
- Seni doğruluktan başka bir şey kurtaramaz, dedi Muaviye (r.a.), doğru söyle de elimden kurtul!
- Doğruyu, yalanı nasıl anladın?     
- Hz. Peygamber (s.a.s.) sağlam ile kalbî anlamak için mihenk ver­di: "Yalan kalblerde şüphe uyandırır, doğru kalplere güven ve neşe verir" buyurdu. Gönül, yalan sözden rahat etmez. Gönül hasta olur­sa ancak o zaman yalanın ve doğrunun tadını alamaz. Ben doğruyu bilir, anlarım, hileye sapma! Ağyar olan Seylan'dan beni hayır için uyandırmasını ummam.
Bunun üzerine Şeytan lafı ağzında eveleyip geveleyerek:
-  Ey Muaviye! Ben seni şunun için uyandırdım, dedi, cemaate yetişesin, namazı Peygamber'in ardında kılasın diye. Eğer namaz vakti geçseydi sen bu dertten dolayı ağlayacak, gözlerinden adeta kaselerle yaş dökecektin. Herkes ibadetten zevk alır, fakat o dert, o gam, yüzlerce namaza değer. Nerde namaz, nerde o niyazın ışığı? İşte seni bunun için uyandırdım. Ben hasetçiyim, işte böyle bir haset­te bulundum.
- İşte şimdi doğruyu söyledin, dedi Muaviye (r.a.), senden bu bek­lenir. Sen beni, daha iyi bir hayırdan mahrum etmek için hayra sevk ettin.

Mevlana'dan Hikayeler Blog


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Mevlana'dan Öğütler ve Nasihatler

Şehzade gerçek aşkı nasıl buldu?

Başımıza ne geliyorsa...