Beyazlaşan Zenci
Çölde bir Arap kervanı susuz
kalmış, kırbalarında bir damla bile su kalmamıştı. Yağmur da yağmıyordu.
Kervan halkı o çöl ortasında bunalmış, ölüm haline gelmişti. Ansızın Hz.
Peygamber s.a.s. yoldan çıkageldi. Çölde, o kızgın kumların üstünde bunalıp
kalmış olan o kervanı gördü. Develerinin dilleri ağızlarından sarkmış, adamlar
kumların üstüne serilip kalmışlardı. Bu hali görünce acıdı.
Yanındakilere:
- Koşun, dedi, birkaçınız şu
kum tepesinin yanına gidin. Orada zenci bir köle efendisine kırbayla su
götürüyor, onu devesiyle birlikte bana getirin.
Birkaç kişi kalkıp kum
tepesine doğru koştular. Bir müddet sonra zenci köleyi gördüler. Kırbasını
doldurmuş, devesine binmiş, efendisine su götürüyordu. Zenciye:
- Seni, kainatın en hayırlısı
olan Peygamber çağırıyor, dediler.
- O da kim, dedi zenci, ben
onu tanımıyorum.
- Hz. Muhammed s.a.s., diye
cevap verdiler.
Hz. Peygamber'i tanıtmaya
çalıştılar. Zenci kendi kendisine:
- Bu galiba bir şair olacak,
dedi, halkı sihirle kendisine bağlamış, ona hiç yaklaşmam.
Köle gitmek istemedi, fakat
onu zorla çeke çeke sürüklemeye başladılar. Zenci bağırıp çağırıyor, sövüp
sayıyordu. Zenciyi getirince Hz. Peygamber s.a.s.:
- Sudan için, mataralarınızı,
kırbalarınızı da doldurun, diye emretti.
O bir tek kırbadan susuzluktan
yanan herkes kana kana içti, ayrıca matara ve kırbalarını da doldurdular.
Kafile halkı Hz. Peygamber'in mucizesine şaşırıp kaldı. Köleye:
- Ey köle, işte kırban ağzına
kadar dolu, şikayet edip durma, dediler. Köle bu mucize karşısında hayrete
kapıldı. Suyu da, efendisini de unuttu. Hz. Peygamber:
- Kendine gel, yürü işine git,
dedi.
Mübarek eliyle kölenin yüzünü
sıvazladı, o zencinin yüzü bembeyaz oldu, ayın on dördü gibi nurlandı. Köle
suyla dolu iki kırbasını alıp kervan halkından ayrıldı. Efendi, köleyi uzaktan
görüp şaşırdı. Şaşkınlıkla köy halkını çağırdı:
- Bu kırbalar bizim, deve de
bizim. Fakat zenci köle ortada yok. Yoksa birisi mi öldürdü. Gelen adam da kim
acaba? Köle yanına gelince:
- Şen kimsin, dedi, Yemenli
misin, Türk müsün? Doğruyu söyle, köleme ne yaptın? Öldürdüysen açıkça söyle!
- Öldürmüş olsam yanına nasıl
gelirim, dedi köle, kendi ayağımla kanımı döktürmeye gelir miyim hiç?
- Peki kölem nerde, doğruyu
söyle, yoksa elimden kurtulamazsın.
Bunun üzerine köle:
- Senin kölen benim, dedi,
istersen beni satın aldığın zamandan beri olan biteni anlatayım.
Kölenin rengi değişti, ama
ruhun rengi yoktur. Yalnız bedeni tanıyanlar, ruh sahibini tanıyamazlar.
Adem'i beden olarak gören ona secde etmedi, ruh olarak gören karşısında eğildi.
Mevlana'dan Hikayeler Blog
Yorumlar
Yorum Gönder