İki Köle



Bir padişah ucuza iki köle satın almıştı. Onlardan biriyle biraz konuştu. Onu anlayış sahibi, zeki ve tatlı sözlü buldu. Köle düşün­meden öyle sözler söylüyordu ki, başkaları belki beş yüz defa düşün­meden söyleyemezlerdi.
Bunun üzerine padişah ikinci köleye de:

- Buraya gel, diye emretti.
Köle geldi, fakat dişleri kapkaraydı, ağzı da kokuyordu.
-  Seninle uzaktan konuşmak gerek, dedi padişah, biraz ilerde dur. Şimdi birkaç hikaye anlat da dinleyelim.
Öteki köleye de:
-      Hamama git de yıkan, deyip onu gönderdi.
Sonra kara dişli köleye dönüp:
-  Sen akıllı birisin, dedi, yüz köleye değersin. Arkadaşın senin hakkında çok kötü sözler söyledi, fakat sen hiç de dediği gibi değil­sin. O hasetçi, az kalsın beni senden soğutuyordu. Senin hırsız, ah­lâksız, münasebetsiz, doğru olmayan bir adam olduğunu söyledi.
-  Padişahım, dedi köle, o daima doğruyu söyler. O adam beni kötü biliyorsa, aslı yoktur diyemem. Olabilir ki bende bazı ayıplar görmüştür de, ben onları kendimde görememişimdir.                         
- Şimdi sen de onun ayıplarını söyle, dedi padişah, ki senin başına karşı samimi olduğunu bileyim.
-  Kusurlarını söyleyeyim: Sevgi, vefa, insanlık, dürüstlük ve dostluk. En önemsiz kusuru ise cömertliktir. Bir kusuru da kendi­sinde kusur arayıp durmasıdır. Kendi ayıbını arar, herkesle dosttur da kendisiyle değildir.
- Arkadaşını bu kadar da övme! Onu imtihana çekersem ilerde utanırsın.
-  Allah'a yemin olsun ki, arkadaşım benim söylediklerimden yüz kat üstündür. Ben bildiklerimi söyledim.
- Şimdi de kendinden bahset! Sen ne elde ettin? insanlıktan mı bir cevhere sahipsin, yoksa eşeklikten mi? Araz bir anlıktır, baki kal­maz, yok olur gider. Bostan ekmek arazdır, mahsul cevher. Senin o köleyi övmen arazdır.
-  Padişahım, arazlar, başka bir surete bürünür, tebeddül eder, başka bir şekle bürünüp var olur. Evlere, köşklere bak, bunlar mü­hendisin tasavvurlarından başka bir şey değil. Mühendisin zihninde­ki o araz, o düşünce alet ve edevatı hazırladı, binayı var etti.
- İyi ama, arazın kendisi bircevher haline gelmedi ki..
-  Bu, iyilik ve kötülük apaçık bilinmesin diyedir. Padişahım, eğer fikirlerin şekil ve suretleri olsaydı, küfür ve iman apaçık alında yazılırdı. O vakit bu dünya kıyamet kesilirdi. Kıyamette kim suç iş­leyebilir?!
- Allahu Teala bunları gizledi, ama avamdan, seçtiklerinden değil. Ben bir emiri tuzağa düşürmek istersem diğer emirlerden gizle­rim, fakat vezirden saklamam.
- Olanı biteni bildiğinize göre beni konuşturmaktan maksadınız nedir?
- Sırrının açığa çıkması için..
Diğer köle hamamdan dönünce padişah onu da huzuruna çağırttı:   
- Çok güzel bir görünüşün var, fakat bir de öbür kölenin anlat­tığı kötü huyların olmasaydı.
- Padişahım, dedi köle, o dinsizin hakkımda söylediklerini lüt­fen anlatın!
-  İlkin iki yüzlülüğünden bahsetti. Görünüşte bir deva, fakat gerçekte bir dertmişsin!  
Köle, dostunun ihanetini bu şekilde padişahtan duyunca
öfkeye kapıldı, yüzü kızardı. Dedi ki:
- O önceden benim dostumdu. Aç kalmış köpek gibi pislik yer­di.
Köle, açtı ağzını yumdu gözünü. Bir yığın böylesi laf söyledi. Pa­dişah elini ağzına götürüp:
- Yeter, dedi, bu sınamayla seni de, onu da tanıdım. Onun ağzı, senin gönlün kokmuş. Uzakta dur, o amir, sen ise memursun!
Büyükler, "insanın rahatı, diline hakim olmasındadır" demişler. Güzel suret, kötü huyla beraber beş para etmez.


Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Mevlana'dan Öğütler ve Nasihatler

Şehzade gerçek aşkı nasıl buldu?

Başımıza ne geliyorsa...