Hz. Salih (a.s.)'in Devesi



Salih (a.s.)'in devesi görünüşte deveydi, o zalim kavim, cehaletlerinden onu kestiler. Su için deveye düşman olduklarından kendileri mezara su ve ekmek oldular. Onlar Hakk'ın suyunu Hakk'ın deve­sinden esirgediler. Salih (a.s.)'in devesi, kötülerin helaki için tuzaktı. Allahu Teala'nın kahrı, devenin kanına diyet olarak onlardan bütün bir şehri aldı.
O cahil kavim deveyi kesince Hz. Salih:                               
- Madem ki bu işi yaptınız, dedi, üç gün sonra Allahu Tealâ’dan azap gelecek. Ondan üç gün sonra da başka bir afet gelecek, onun üç alameti olacak: Hepinizin yüzünün rengi değişecek, birbirinize bak­tığınızda yüzlerinizi başka başka renklerde göreceksiniz, ilk gün yüzleriniz safran gibi sararacak, ikinci gün erguvan gibi kızaracak, üçüncü günse tamamen kararacak. Ondan sonra da Allah'ın kahrı gelip çatacak. Eğer bu tehdit için delil isterseniz, devenin yavrusunu dağa doğru kovalayın, yakalayabilirseniz derdinize çare bulunur.
Bunun üzerine hepsi birden köpek gibi deve yavrusunu kovala­maya başladılar. Fakat kimse erişemedi, yavru dağlar arasında kay­boldu. Salih (a.s.):
- İşte, dedi, Allah'ın kazası geldi, ümitleriniz bitti!
Böylece o zalimler Hz. Salih'in tehdidini beklemeye başladılar. Birinci gün yüzlerinin sarardığını gördüler, ümitsizlik içinde ah çek­meye başladılar, ikinci gün herkesin yüzü kızardı, ümitleri iyice kayboldu. Üçüncü gün hepsinin yüzü kapkara kesildi. Ümitsiz bir halde iki dizleri üstüne çöktüler. Kur'an'da bu diz çökme "Câsimun" ayeti ile anlatılır.
Sen, bela gelmeden diz çok de kurtul!
Salih (a.s.) halvetten çıkıp şehre doğru yürüdü. Şehrin ateş ve du­man içinde olduğunu gördü. Cesetleri adeta feryat ve figan ediyor­du. Hz. Salih bunu görünce ağlamaya başladı:
- Ey batıl yoldaki kavim, dedi, ben sizin eza ve cefanızı Allah'a
şikayet etmiş, ağlamıştım. Allahu Teala, bana, "Onların eziyetlerine sabret," demişti, "Onlara nasihat et. Zaten çok fazla bir süreleri kalmadı." Ben de, "Cefaları yüzünden onlara nasihat edemiyorum" demiştim. Allahu Teala bana, "Lütuf ve inayetimle yaralarına merhem koyarım" buyurmuştu. Bunun üzerine Hak, gönlümden sizin eza ve cefanızı silip süpürdü. Size yeniden nasihat etmeye başladım. Fakat sözlerim size zehir gibi geldi. Nasıl kederleneyim ki? Keder sizdiniz!
Salih (a.s.) kendi nefsine hitap edip:                                       
- Onlar için ah etmeye değmez, dedi. Fakat yine de onda sebepsiz bir merhamet hasıl oldu, gözünden yaşlar akmaya başladı.                             

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Şehzade gerçek aşkı nasıl buldu?

Mevlana'dan Öğütler ve Nasihatler

Başımıza ne geliyorsa...