Borçlu Şeyh
Şeyhlerden Ahmed-i Hadraveyh
cömertlikle tanınmıştı, bu yüzden de daima borçluydu. Zenginlerden yüzlerce
altın borç almış yoksullara dağıtmıştı. Borçla bir de tekke kurmuştu. Canını,
malını ve tekkesini Allah (c.c.) uğrunda feda etmişti. Allah (c.c.) lütfuyla
borcunu öderdi.
Borçlu şeyh, vazifesi buymuş
gibi yıllarca birilerinden borç alıp halka dağıttı. Ölüm günü için hazırlık
yapmaktaydı. Ömrü sona erip de vücudunda ölüm alametleri belirince alacaklılar
etrafına toplandı. Şeyh mum gibi eriyip gitmekteydi.
Alacaklıların ümidi kesildi,
suratları asıldı, iyice kederlendiler. Şeyh:
- Şu suizancılara bak,
diyordu, Allah'ın dört yüz dinar altını mı yok?
O sırada bir çocuk dışarıda
helva satmak için bağırmaya başladı. Şeyh, başıyla hizmetçiye, helvayı alıp
alacaklılara yedirmesi için işaret etti. Hizmetçi helvanın hepsini almak için
dışarı çıktı.
- Bu helvanın tamamı kaç para,
diye sordu.
- Yarım küsur dinar, dedi
çocuk.
- Hayır, dedi hizmetçi,
sûfilerden çok isteme. Sana yarım dinar veriyorum.
Hizmetçi helvayı bir tepsiye
koydurdu ve getirip Şeyh'in önüne bıraktı. Şeyh, helvayı yemeleri için
alacaklılara işaret etti. Helva bitince çocuk tepsisini aldı:
- Ey Şeyh, dedi, paramı verin!
- Parayı nerden bulayım, dedi
şeyh, üstelik borçluyum da, ölümüm de yaklaştı. Çocuk üzüntüsünden tepsiyi yere
çarptı, ağlamaya başladı.
- İki ayağım kırılsaydı da bu tekkenin önünden
geçmeseydim, diye feryat ediyordu. Eğer ustamın yanına eli boş gidersem beni
mutlaka öldürür.
Bunun üzerine alacaklılar da
söylenmeye başladılar:
- Ey Şeyh, dediler, bu nasıl iştir, bizim
malımızı yedin, borçlu öleceksin. Hal böyleyken başka bir zulmü neden
yaptın?
Çocuk ikindi namazı vaktine
kadar ağladı. Şeyh ise gözünü yummuş, etrafla ilgisini kesmişti. Oradakiler
kendi aralarında üçer beşer kuruş toplayıp çocuğun parasını verebilirlerdi,
fakat yapmadılar. O sırada hizmetçi, dolu bir tabağı getirdi, Şeyh'in önüne
koydu. Tabağın üstünden örtü kaldırılınca bir köşesinde dört yüz dinar, diğer
köşesinde de kâğıda sarılı yarım dinar bulunduğunu gördüler. Altınları, Şeyh'in
halini bilen cömert bir zengin göndermişti. Alacaklılar:
- Ey şeyhlerin şeyhi, dediler,
biz anlayamadık, söylenip durduk, hezeyanlarda bulunduk, affet!
- Bütün o sözlerden dolayı
hakkımı helal ettim, dedi Şeyh. O yarım dinar gerçi az bir paraydı, fakat
gelmesi çocuğun ağlamasına bağlıydı. Helva satan çocuk ağlamasaydı Allah'ın
rahmet denizi coşmazdı.
Allahu Teala (c.c.) birisini
ağlatırsa rahmeti coşar, ağlayan da nimete nail olur!
Yorumlar
Yorum Gönder